Kısa bir aşk hikayesi okumak ister misiniz? Öyleyse başlayayım. Bir kaç yıl önce bir delikanlı varmış. Teknesiyle balık tutar geçimini sağlarmış. Bir gün komşu kasabalardan bir aile taşınmış, delikanlının olduğu kasabaya. Bu ailenin de genç ve güzel bir kız çocukları varmış. Oğlan bir gün balıklarını satmaya götürürken bu kızda bir balıkçıdan balık alıyormuş. Delikanlı kızı görür görmez vurulmuş. Kız ise delikanlıdan habersiz evine koyulmuş. Kız geçerken yolda onu görenler kızın güzelliğinden bahsediyormuş. Günler geçmiş, delikanlı kızı bir daha görebilme ümidiyle her gün balıkçıya balık götürür olmuş. Bir gün yine kızı çarşıda görmüş ve peşine takılmış bu defa. Kız ise ondan habersiz yolda yürümeye devam etmiş. Kız evine girerken çocukta kızın evini öğrenmiş olur ve kız hakkında sorup soruşturur. Delikanlının ailesi yokmuş, ne yapsın tekneci olan yaşlı kaptanlardan birini kızı istemeye ikna etmiş. Gel zaman git zaman kaptan kızı istemeye gitmiş ve kızın babası da tamam demiş. Delikanlı bir havalar bir havalarda, sanki ondan mutlusu yoktur o an da! Bir zaman geçince evlenmeden birbirlerini tanıma faslına geçmişler ilk önce. Kız güzel mi güzel, zarif mi zarif ve bir o kadar yetenekliymiş. Delikanlı, kızı tanıdıkça ona daha da vuruluyormuş. Aradan belli bir zaman geçince kız da delikanlıya hayran kalmış ve bir zaman sonra hazırlıklar bitip evlenmişler. Delikanlı ile kızın evliliği kasabada çokca konuşulur ve fesat insanlarca dedikoduları yapılırmış. O kadar yakışıyorlar ve o kadar iyi anlaşıyorlarmış ki, herkes gıpta ile bakarken bazıları tarafından kıskanılıyorlarmış. Delikanlı bir gün eşiyle birlikte denizde geziye çıkmışlar. Güneşli, serin bir hava ve tatlı bir rüzgar varmış. Kızla delikanlı sessiz sakin güzelce vakit geçiriyorlarmış. Denizde bir köpekbalığı belirmiş. Ve teknenin üzerine gelmiş. Teknenin dengesi bozulmuş ve o sırada kızda denize düşmüş. Köpekbalığı kıza dokunmamış bile ama kız yüzemiyor ve çırpınıyormuş denizde. Delikanlı ise bu hale şaşırken bir yandan da vakit kaybetmeden denize atlamış ve kızı kurtarmaya çalışmış. Gel gör ki kıza dokunmayan köpekbalığı delikanlıya öyle bir saldırmış ki delikanlının sağ bacağını bir ısırışta koparmış ve sonra ortalardan kaybolmuş. Bu sırada kızcağız bir yandan çırpınırken bir yandan sevdiğinin bacağının kopması üzerine daha fazla gücü kalmadığı için son nefesini vermiştir. Çocuk kopmuş bacağıyla eşini denizden kurtarır ve gözyaşlarını kopmuş bacağını umursamadan sadece eşini kaybettiği için üzülür ve saatlerce ağlar. Bir zaman sonra kıyıya varırlar ve bütün kasaba halkı olan biteni görünce çok üzülür. Bu çifti kıskananlar ise iyi olmuş gibisinden bakan gözlerinin ardından sahte gözyaşlarıyla kasaba halkına katılırlar. Aylar geçmiş, delikanlı tek ayağıyla denize açılamayacağını bildiğinden sevdiği teknesini satmış ve kendine ait barakadan bir olta dükkanı açmış. Her denize baktığında sevdiğini alan dalgaları gördükçe denizden nefret eder olmuş. Balıkçıların her bir köpekbalığı yakalayışını duyduğunda ise hüzünlenip o gün olanlara yine kızarmış. Nereden bilsin delikanlı, sevdiğinin yüzme bilmediğini... Nereden bilsin bu kadar kıskanç insanların, sevdalarını kem göze getireceğini... Delikanlı sadece sevmişti. Sadece sevmişti...